29 Eylül 2013 Pazar

TUNCEL DEDE



Tuncel Kurtiz'i 10 binler uğurladı diye yazmışlar,içimden bir şeyler koptu her insan biraz ölüdür diyordu o boğuk gür sesiyle.

Gömdüm hepsini geliyorum.
İnsan yaşarken özgürdür.
Yaklaştım iyice geliyorum.
Her insan biraz ölüdür.
Bizde biraz ölüyüz.
Ölüler ki bir gün gömülür.
İçimizde ki ölüler dışımızda ki ölüler
İnsan yaşarken özgürdür.
İnsan 
Yaşıyorken 
Özgürdür.


Özgürlüğün den edip ,gömdün mü kendini 
Her insanın derin acıları vardır.
Gömdün mü içinde ki ve dışındaki seni.

seni yüz yüze tanımak hiç mümkün olmadı ama,insanlar sevebilir nedensiz öylece sadece sever sanki çok uzun zamanlardan beri tanıyormuş gibi .İşte bu nedenle o gür ve tok sesi, sevdim ve şimdiden özledim,hoşçakal demeye dilim varmıyor hani her insan biraz ölüdür ya ondan Tuncel dede .

22 Eylül 2013 Pazar

YEDİ ALTIN İLKE 7


7-KONUŞUN ANLATIN

Her akşam aynı şey.Susup oturuyor.
Cinsel hayatınız sorunlu.
Soğuk davranıyor.
Ne olduğunu anlamıyorum.

Olumlu iletişim bütün ilişkileri sağlıklı kılar.Eşler arasında sıcak ve açık bir iletişim olması pek çok açıdan önemlidir.Birincisi,sizi dinleyen,anlayan ve fikirleriyle yardımcı olmaya çalışan bir eşe sahip olmanın tadını çıkarırsınız.İkincisi,ilişkinizde sorunlu olan yanlar varsa (örneğin,soğuk davranışlarıyla ilgili ),bunları konuşup çözersiniz.Üçüncüsü,sıkıntılarınızı ve dertlerinizi aktarabileceğiniz bir dayanağınız olmasına sevinirsiniz.Dördüncüsü,başka kimseyle yapamayacağınız dedikoduları yapabilirsiniz.Beşincisi,eşinizin suskunluğunun size yönelik bir tutum olmadığını,başının ağrıdığını öğrenirsiniz.Atıncısı.....
Konuşa anlata paylaşılan bir yaşamın tadına doyum olmaz!

Ayşe Bilge Dicleli-    Pencereni Aç kitabında sağlıklı bir birlikteliğin yedi altın kuralı serisinin sonuncu ve en can alıcı maddelerinden birisi, direk bir etkisi vardır çünkü.Yüz yüze anda yaşanan bir şeydir sözel iletişim .Engelliler ve yaşamları bakımından ele alınırsa,7. maddenin zaten her anlamda kısıtlı yaşamlarında ne kadar önemli olduğunu hayal etmek o kadar zor değil.Sözel iletişim dünyaya açılan bir penceredir,doğru zamanda doğru cümleler,hayati önem taşır sözel iletişim kurabilme yeterliliğine sahip olamayan engellilerin varlığı da hesaba katılınca,konuşmak iletişimin bel kemiğidir diyebiliriz.

21 Eylül 2013 Cumartesi

YEDİ ALTIN İLKE 6



6-ORTAK DEĞERLER VE KURALLAR

Sağlıklı bir beraberliğin en önemli temellerinden biri de çiftlerin ortak değerlere,amaç ve düşlere sahip olmasıdır.
Örneğin,ilişkinizi eşit onurluluk üzerine bina ederseniz.Bu birliktelikte erkeğinde,kadının da,çocukların da onurlarına saygı gösterilir.Veya yardımlaşmayı ön plana çıkarır,bunu farklı alanlarda uygularsınız.Önünüze bir ev almak,yapmak yada trenle bir yerlere gitmek hedefini koyarsınız.Bunun için maddi hazırlıklar,planlar yapar ve el ele tutuşursunuz.Herkes kendi olanakları ölçüsünde katkıda bulunur.Birlikte sevinir,birlikte üzülürsünüz.Ortak değerler,hedefler ve düşler beraberliğin tutkalıdır. 

Sn:Ayşe Bilge Dicleli'nin   Pencereni Aç adlı kitabından Ortak değerlerin ilişkilerde  önemi hakkında ki görüşüdür bahsedilen konu özü itibariyle doğru bir tespit olup ortak değer ve kuralların varlığı, ilişkiye değer ve derinlik katacağı kanaatindeyim bu Engelli bir bireyle ilişkiye uyarlandığında ise  ortak değerlerin ve kuralların varlığı daha da bir önem kazanmaktadır. Engelli bireye günlük yaşamının idamesinde katkıda bulunan kişi ve Engelli birey arasında ortak değerler ve kurallar kendiliğinden üzerinde çokta düşünülmeden doğaçlama gelişir.Çünkü Engel durumu asla bir tercih değildir bu durum kendiliğinden ve ansızın yaşamımıza girer.Engellilik durumuyla karşı karşıya kalan kişi ve ona destek vermek durumunda olan aile fertleri arasında ortak değerler bulma ve bunu bir Engellinin de yaşamını kolaylaştırıp iştirakini sağlayacak bir sisteme oturtmak tamamıile karşılıklı anlayış ve sevgiyle mümkündür.

19 Eylül 2013 Perşembe

SEN

Sen mutsuzsun ya yavrum
Sen bi habersin ya her şeyden
Sen den,ben den her şeyden 
İşte bu yüzden mutsuzum
İşte bu yüzden bi haberim 
Benden ,ser den ,her şeyden
İşte bu yüzden küskünüm kadere 

Sen kıpır kıpırsın ya,sıcacıksın ya
Nazenin bir çiçek gibi 
Hoyrat davranmaya gelmiyor
Sarsılıveriyorsun ya hani
İşte bu yüzden sarp dağlar gibi 
Dumanlı başım,
İşte bu yüzden kış kıyamet içim

Yanımdayken bile sana hasretim
Hiç bitmeyen hikayem
Anlata anlata bitiremediğim 
Ama bakarken bittiğim yavrum
Sol yanımın ince sızısı
Kıymetlim

Sana söyleyeceklerim var anlasan da,anlamasan da 
Bana üzülme geçer diyorlar.
Ben üzülmüyorum ki
Mükafatı büyük cennetini yapıyorsun diyorlar.
Bilmiyorlar ki bu virane gönülde cennetle,cehennem yan yana
Cennete seni ,Cehenneme kendimi koymuşum
Yansam kavrulsam nafile olmadıkça senin derdine çare.

Bir canım var istersen oda sana amade
İki gözünden öpüyorum hasretle  

                                                                 RABİA TATLICAN

18 Eylül 2013 Çarşamba

YEDİ ALTIN İLKE 5


5-YAKINLIK ÖNEMLİDİR-KENDİ BAŞINALIK DA

Her insan yakınlık ve sevgi görmekten mutlu olur.Sevilmek,yakınlık görmek harika bir şeydir.Ama insanlar aynı zamanda bunu özümseyeceği,kendisiyle baş başa kalabileceği ve kendini geliştirebileceği zaman ve mekana de ihtiyaç duyarlar.

Kimi zaman eşler bu ihtiyaç karşısında huzursuz olur ve 'Acaba beni sevmiyor mu.?' kuşkusuna düşer ve eşlerinin üstüne üstüne giderler.Oysa o sadece bir süre kendi başına kalma ihtiyacı içindedir.Ve buna saygı gösterilmelidir.

Evinizin küçük yada büyük olması fark etmez.İkinize de kendinize birer köşe (oda,dolap vb)edinin.kendinize özel zaman ayırın.Bu süre içinde eşinizin sevmediği ama sizin hoşunuza giden bir müziği dinleyebilir,kitap/gazete okuyabilir,gemi maketi yapabilir veya yürüyüşe çıkabilirsiniz.Yakınlıkla kendi başınalığın dengesini kuran çiftler daha mutludur.

Yukarıda bahsedilen mevzu ikili ilşkilerde olduğu gibi sorumlu olduğumuz Engelli aile bireyi ile aradaki mesafenin ve ilişkinin korunabilmesi açısından da önemlidir. Arada bir molalar verip kendi başınıza kalabileceğiniz küçük kaçamaklar yapmak,dinlenmek kişiye kendini yenilenmiş,pozitif bir yaklaşım sergileyebilecek tutum için
bir soluk alma sürecidir.Böyle ufak tefek uğraşlar kısa süreliğine de olsa odak noktamızı değiştirir sürekli aynı ritüeli tekrarlamak zaman içersinde kişiyi sıkar,kaldı ki Engelli bir bireyle uğraşmak gerçekten yorucudur ve yenilenme isteği kaçınılmazdır.

17 Eylül 2013 Salı

YEDİ ALTIN İLKE 4


4-KENDİNİZİ ONUN YERİNE KOYUN

'Bütün gün işte canımın çıktığını bir türlü anlamıyor'
'Saçımı bile tarayacak zamanım olmadığını kabul etmek istemiyor.'

Empati sözcüğü bir süredir pek moda.Buna özetle,kendimizi bir başkasının yerine koyma becerisi diyebiliriz.Ve bu beceri doğuştan genlerimizde olan bir şey değildir,öğrenilmesi gerekir.

Bu akşam da uyduruk bir şeyler pişirmişsin.Bütün gün evdeydin.

Bu sözleri sarf edeceğinize,eşinize gününü nasıl geçirdiğini sorun.Muhtemelen o gün çamaşır makinesi bozulmuş ve dahası elektrik 2 kere kesilmiştir.

Akşamları benimle hiç ilgilenmiyor,surat asıp duruyorsun.

Bunun yerine eşinize gününün nasıl geçtiğini sorun.Muhtemelen gün bir iş arkadaşıyla tartışmış,asabı bozulduğu için işini tamamlayamamıştır;bu yüzden de hafta sonu ilaveten iki saat çalışmak için işe gitmek zorundadır.
Sonuç olarak empati sağlıklı ve mutlu bir beraberlik için altın değerinde bir beceridir.Anne olan kadınlar bu beceriyi çok çabuk elde eder.Bebeğin açmı,gazlımı,uykusuzmu,hastamı olduğunu şıp diye anlarlar.

Siz siz olun,kendinizi başkalarının yerine koyma egzersizleri yapmayı ihmal etmeyin.

Empati konusunda Sn: Ayşe Bilge Dicleli nin ikili ilişkilerde empati konusundaki yaklaşımı tamamı ile doğrudur ancak Engelli bireylerin yaşamlarında empatinin önemi çok daha önem taşımaktadır.Çünkü Engelli bireyler fiziksel yetersizlikleri dolayısı ile her zaman olmasa da çoğunlukla günlük yaşamlarında başkalarının anlayış ve öngörüsüne muhtaçlık hissederler.Onlar için her hangi bir zorluk önceden fark edilip kolaylaştırmak için girişimde bulunulduğunda muhtemelen çok sevinirler,çünkü bu durum onlara kendilerini güven içinde,ve sevgiyle olduklarını hatırlatır ,bu duyguyu yaşayan birey karşıya doğal olarak şu mesajı verir ,bende seni seviyor ve saygı duyuyorum iyi ki hayatımda ve iyi ki yanımdasın bu duygu çok evrenseldir sadece hissedilir ve bu duyguların varlığı insanı içsel huzur ve mutluluğa götürür.





16 Eylül 2013 Pazartesi

YEDİ ALTIN İLKE 3




3-EŞİNİZİN HOŞUNUZA GİDEN YANLARI AĞIR BASMALI

(Evet onu seviyorum ama piknik yapmaktan hoşlanmıyorum.Buna alışamazsınız.)

İşte bu tür yorumlar kısa bir süre sonra çatışmaların ve belkide ayrılığın gündeme geleceğinin ilk işaretleridir.Onu tanıdığınızda da piknik yapmayı sevmiyordu ve siz bu özelliğinin çok önemli olmadığını düşünüyordunuz ve şimdi birden her hafta pikniğe gitmekten hoşlanmasını şart koşuyorsunuz.

Bir türlü tatmin ve mutlu olmayan kişiler,sağlıklı ve uzun ömürlü bir ilişkiye giremez.İş kendi kusurlarımıza geldiğinde ,(Mükemmel insan yoktur.!)Ama o harika yemek yapmalı,dikiş dikmeli,iyi giyinmeli,daima güler yüzlü,çalışkan olmalı ya da geniş omuzlu olmalı ve piknik yapmayı sevmelidir.

Eşinizden hayalini kurduğumuz bütün özellikleri sahip olmasını bekleyemeyiz.Ama toplam özelliklerinin çoğunluğu hoşumuza giden insanla birlikte olmalıyız.Böyle olursa,hoşumuza gitmeyen yanlarını kolaylıkla görmezden gelebilir veya hoş görebiliriz.Sağlıklı bir ilişki için bu gereklidir.

Buraya kadar olan açıklamalar Sn . Ayşe Bilge Dicleli'nin ikili bir ilişki yaşanırken gayet yerinde ve uygulanabilirliği olan düşüncelerdir ancak bazı ekstrem durumlar vardır ki bunlardan bir tanesi konuyu da üzerine temellendirmiş olduğum açılımını mevcut yazı üzerinden yapıp adapte etmeye çalıştığım Sürekli bir Engellilik durumu hasıl olmuş aile fertlerimizden birinin günlük yaşamlarında nasıl uygularız noktasında şu görüş açısı doğruluk payını kısmen yitiriyor,(Toplam özelliklerinin çoğunluğu hoşunuza giden insanla birlikte olmalıyız.)kısmı tercih olma durumundan çok mağdur olma durumunu beraberinde getirdiğinden böyle bir seçim şansımız kalmıyor ,ancak mevcut durumu daha yumuşak bir biçimde kabullenerek hoşumuza gitmeyen yönleri görmezden gelerek hoş görebiliriz.Çünkü böylesi bir birliktelik bir tercih değildir,insanların başına gelebilecek ,tolerasyonu zorlu bir süreçtir.Böyle bir durumun molası yoktur.Hayatı  Engelli bir biçimde yaşıyorken zorluklarla dolu bir yaşam vardır ki Engel durumunu yaşayan kişiden mevcut durumuyla ilgili taleplerde bulunurken onunda yaşam standartlarını göz ardı edecek yaşamının akışını sekteye uğratacak görmezden gelecek bir  anlayış mevcut zorlukları dahada zor hale getirmekten başka bir işe yaramaz.

Dolayısıyla bu altın ilkeden bahsederken bu ayrıcalıklı ve özel duruma bir parantez açmayı kendimce uygun buldum.

YEDİ ALTIN İLKE 2


Uzmanların sağlıklı bir birliktelikte öngördüğü yedi altın kuraldan 

2.HEGEMONYAYA HAYIR

Ben erkeğim benim dediğim olur!
Ben anneyim benim istediğim yapılır!

Bir araya geldikten bir süre sonra sıklıkla gündeme gelen bir şey varsa,o da ilişkide güç yapılarıdır.Kim kime tabi olacak ? Kimin dediği olacak ? Buyrun kavgaya!
Sağlıklı ve uzun ömürlü bir ilişkide bu tür hegemonyalara,güç gösterilerine yer yoktur.Bizim gibi toplumlarda hala 'erkek egemendir'yaklaşımı hüküm sürüyor.Evin hakimi ister kadın ister erkek olsun,hegemonya kurmak kötü bir şeydir.Belki başkalarının hayatının belirlemek insana kendini güçlü hissettirebilir.Ama bu güç duygusu aslında hiç bir işe yaramaz,çünkü bu tür hegemonya yıkıcıdır.Hem gücün uygulandığı kişleri ,hem de güç uygulayanı yaralar.Çünkü güç gösterilerinde bulunan kişi aile fertlerinden yalıtlanır.Çocuklarının,eşinin gerçekte ne düşündüğünü ,ne istediğini,neler hayal ettiğini asla bilemez.Evdeki gerçeklerden kopar;her şey ondan gizlenir ve giderek yalnızlaşır.

Üzerinde güç uygulanan kişiler ise,bilerek yada bilmeyerek kurban rolü oynamaya başlarlar.Aile köklerimiz farklı olduğu için bu duruma farklı tepiler verilir.Çocukluklarında kurban rolüne itilmiş olanların bazıları,yetişkin olduklarında,başkalarının nefes almasına bile izin vermek istemez.'Bana ne yapıldıysa,sana da aynısı'yaklaşımını benimserler.Bazıları ise kendi hayatlarını bile yönetemez hale gelir.Ne yapmak istediklerini bile bilemezler. Kimileri o kadar dik kafalı olur ki herşeyi reddeder;hem kendileri hem de etraflarıyla bir türlü barışık olamazlar.
En iyisi el ele ,kol kola beraber yürümek,birlikte yürümeyi öğrenmektir.

Sn:Ayşe Bilge Dicleli'nin sağlıklı beraberliğin yedi altın kuralından ikincisi olan hegemonyaya hayır,genelden özele yaşamımızın her aşamasında birlikte olduğumuz her insana karşı sergilememiz gereken genel bir tavır olmalıdır.Çünkü kendiniz olamadığınız da rol yapmaya başladığınızda sağlıklı bir birliktelikten söz edilemez bile,alttan alta her tepki kendi zıddını da beraberinde mutlaka doğuracaktır.İşin özü itibariyle duygu olarak ne verirseniz onu alırsınız.Mevzuyu Engelli bir bireyin yaşamında hegemonya kurma çabası olarak ele alacak  olursak  uygulama hangi mevzu için olursa olsun ya duygusal olarak bir çöküntü yada  inatlaşarak hem kendi yaşamını,hemde Engellinin bakımının yükleniciliğini almış kişi nin yaşamını tam bir kabusa çevirir.Sabırlı, özenli ve saygı çerçevesinde bir yaklaşım herkes için en sağlıklı davranış modelidir.Kaldı ki Engelli bireylerin çoğunun başarı hikayelerinin altına atılan imzalarda Engelli bireyin kendisine verilen sonsuz Özgüven ,fedakarlık ve anlayış vardır.Birey önce her şeyi kendisine olan özgüven duygusuyla aşabileceği konusunda yüreklendirilir teşvik edilir,bu yapılırken hegemonya duygusu ancak ve ancak kişinin kendi yaşamının dizaynında kullanabileceği içsel bir materyal olabilir,kişi kendinin hakimidir yani,bu duyguya hakim bir kişi kendi özgürlüğü söz konusu olduğunda ne kadar hassassa başkalarının özgürlüğü ve yaşamları konusunda o denli hassas hareket eder.


'Sabır bekleme becerisi değildir,beklerken doğru davranışları sergileme yeteneğidir.'

                                                                                              JOYCE MEYER

YEDİ ALTIN İLKE 1

Uzmanlar sağlıklı bir birlikteliğin yedi altın ilkesi bulunduğunu belirtiyor.


1.MUTLUYUM :Veriyorum,alıyorum

Sevdiğimiz insanla bir evi paylaşmanın tadına doyum olmaz.Bir araya gelişin ilk zamanlarında ,kadın da olsak,erkek de ,eşimizin isteklerini birliktelik ve uyum adına sürekli kabul ederiz.
Ancak zamanla ötekine sürekli 'evet' demek ilişkiyi daraltmaya başlar.Eşler bu duyguyu farklı zamanlarda hisseder. Ama mutlaka ikisinde de olur.Eşlerin birbirine sorgusuz sualsiz tabi olması ilişkiyi zehirler,psikolojik rahatsızlıklara yol açar.Bu arada eşiniz kişiliğinizi,bireyselliğinizi bastırdığının farkında bile olmayabilir.Çünkü siz bunu ona hiç anlatmadınız.
Bu nedenle kendi ihtiyaçlarımız,isteklerimiz ve davranışlarımız üzerinde ki öz sorumluluğumuzla sevdiğimiz kişi ve evle ilgili sorumluluklarımız bir dengeye oturmalıdır.Almak ile vermek arasındaki dengedir bu .Bu denge 'Ne istiyorum? Ne yapmalıyım? sorularına cevap vererek kurulur.
İlişkimizde bize yönelen hangi talep ve beklentiler beraberliğimiz için önemli?Nelere hayır demeliyiz.?bunları düşünmek ve dillendirmek hem kişilerin iç dengesi hem de ilişkinin eşit onurlu ve uzun ömürlü olması açısından önemlidir.
'Aman kızmasın diye onaylamalıyım'
'Şimdi evet diyeyim sonra bildiğimi okurum'
'Tamam tamam annenlere gidelim ,yoksa küserler.'

Çatışmadan kaçmak adına benimsenen böylesi yaklaşımlar sahte bir ilişkiye yol açar.Bunun yerine pekala şöyle söylenebilir:

'Kızdığını biliyorum,ama neden kızdığını bilmek istiyorum.Çünkü bu istediğini yapmam çok zamanımı alıyor'
'Aslına bakarsan,bunu yapmak istemiyorum.Çünkü o gün arkadaşlarımla buluşacağım'
'Annenlere gitmekten bende hoşlanıyorum.Ama her istediklerinde gidemeyiz.Bugün evde dinlenmek istiyorum.'

Kendi istek ve ihtiyaçlarınızı dikkate almak,sürekli kendimizi düşünmüyorsak,bencillik sayılmaz.Tam tersine ,kendi yaşamımız üzerinde sorumluluk almak anlamına gelir.
Özetle: Alma-verme dengesi sağlıklı ve uzun ömürlü beraberliklerin temelini oluşturur.

Yazının buraya kadar olan kısmı Sn:Ayşe Bilge Dicleli 'nin Pencereni Aç adlı Aile yaşamımız ve mutluluğumuzun kısacası Birlikte Yaşamanın can alıcı yanlarını aydınlatan bilgilendirici bir kitap ,kendisine emeği için teşekkür ediyorum.Sn Ayşe Bilge Dicleli nin bahsettiği ve özetle bağladığı mevzu , Alma -verme dengesi Engelli bir bireyle paylaşılan hayatta da uygulanabilirliği olan genel biçimiyle bir yaşam felsefesi haline getirilmesi gereken çok temel bir yaklaşım biçimi .Eğer  bir engellinin gözünden sorunlar değerlendirilip her iki taraf için bir denge oluşturulabilirse bir sorunla karşılaşıldığında konu detaylandırılarak anlatılırsa zaten hassas olan Engelli yaşamları ,hoş bir dengeye oturur, en azından ruhsal boyutuyla bir rahatlamaya götürür, her iki taraf içinde tatmin edici olur.Engelli nin bakımını üstlenen kişi elinden gelenin en iyisini yapmış olmanın iç huzurunu yaşarken,Engelli birey ise dikkate alınıyor olmanın kendisine ve fikirlerine değer veriliyor olmasının kıvancını ve mutluluğunu yaşayacağı için dengeli  ve uzun metrajlı bir beraberlik oluşur.Bu önemli bir mevzudur çünkü Engellilerin yaşamları boyunca sürekli olarak başkalarının bakımına muhtaçlık durumları onları hem hassas hem duygusal ve alıngan yapabiliyor bu çok anlaşılabilir bir durum, ancak bakımı üstlenen kişi içinde yıpratıcı ve zor bir süreçtir ve bakımı üstlenen kişiyi de farklı şekillerde hassaslaştırır. Bu sebeple üşenmeden,sabırla ve anlayışla dinlemek ve çözüme yönelik yapıcı adımlar atmak için kendi istek ve ihtiyaçlarımız kadar karşı tarafın isteklerine ve ihtiyaçlarına da kulak vermek sağlıklı diyaloğun temeli.

8 Eylül 2013 Pazar

TELKARİ MODELLERİ

Pendik Halk Eğitim Merkezinin açmış olduğu kursta meydana getirilen modellerin fotoları göz kamaştırıcı 

















4 Eylül 2013 Çarşamba

DUVARCI USTASI LAZ OSMAN

Bu olay gerçekten olmuş ve basına yansımış bir olay
Büyükşehir belediyesi kuruluşlarından KIPTAŞ'ın Genel Müdür Yardımcısı Emin Batur şantiyelerinden birinde meydana gelen bir kaza sonunda kazaya maruz kalan duvarcı ustasının yazdığı tutanak:

İş kazası tutanağına planlama hatası diye yazmıştım.Bunu yeterli görmeyerek detaylı anlatmamı istemişsiniz,şu anda hastanede yatmama neden olaylar aynen aşağıda anlattığım gibi olmuştur.

Bildiğiniz gibi ben bir duvarcı ustasıyım inşaatın 6.katındaki işimi bitirdiğim zaman biraz tuğla artmıştı yaklaşık 250 kg kadar olduğunu tahmin ettiğim bu tuğlaları aşağıya indirmek gerekiyordu.Aşağıya indim bir varil buldum ona sağlam bir ip bağladım. 6.kata çıkıp ipi bir çıkrıktan geçirip ucunu aşağı salladım.
Tekrar aşağı indim ve ipi çekerek varili 6.kata çıkardım ipin ucunu sağlam bir yere bağlayıp tekrar yukarı çıktım.Bütün tuğlaları varile doldurdum aşağı indim.

Bağladığım ipin ucunu çözdüm ipi çözmemle birlikte birden kendimi havada buldum.Nasıl bulmayayım ben yaklaşık 70 kiloyum 250 kg lık varil süratle aşağıya düşerken beni yukarıya çekti heyecan ve şaşkınlıktan ipi bırakmayı akıl edemedim.Yolun yarısında dolu varille çarpıştık.

Sağ iki kaburgamın bu sırada kırıldığını sanıyorum, tam yukarı çıkınca 2 parmağım iple beraber çıkrığa sıkıştı,parmaklarımda bu sırada kırıldı.

Bu esnada yere çarpan varilin dibi çıktı ve tuğlalar etrafa saçıldı. Varil hafifleyince bu sefer ben aşağı inmeye varil yukarı çıkmaya başladı ve yolun yarısında yine varille çarpıştık sol bacağımın kaval kemiği de bu sırada kırıldı can havli ile ipi bırakmayı akıl ettim.

Başımı yukarı kaldırdığımda boş varilin süratle üzerime geldiğini gördüm kafatasımında böyle çatladığını zannediyorum.Bayılmışım gözümü hastanede açtım .

Cenab-i Haktan tüm kullarını böyle görünmez kazalardan  korumasını diler hürmetle ellerinizden öperim.

                                                                                   Duvarcı ustanız Laz Osman

1 Eylül 2013 Pazar



                              TANRININ DOKUDUĞU KUMAŞ NE YIPRANIR NEDE ESKİR


                                                                                       MEVLANA SÖZLERİ          


DÜNYA BARIŞ GÜNÜNDE ÇOCUK OLMAK

Engelli ailelerinin çocuklarına nasıl bir itina ile kılı kırk yaran bir titizlikle davrandığını, neredeyse imkansızlık noktasından alıp çocuklarımızı her şeyin mümkün olabileceğini ıspat etmek için nasıl mücadele verildiğini düşündükçe,neden olmasın diyor insan evet istersek her şey insanlık adına her şey mümkün aslında. İnanılmaz güzellikte bir denge mevcut yeryüzünde ve tamamı insanların ihtiyaçlarının karşılanmasına yeter,bu Dünya hepimize yeter yetmezliğe sebep olan tolere edemediğimiz tek şey insan oğlunun doymak bilmeyen açgözlülüğü,harisliği,egosu bu yıla ait hiçte hoş olmayan sosyal paylaşım ağları aracılığıyla yayınlanan çocuk istismarı,çocuk ölümleriyle ilgili haberler aklıma geldikçe yarının Dünya Barış günü olmasının sadece sembolik bir yanı var diye düşünmekten alıkoyamıyorum kendimi, çünkü halen çok yakınımızda bir yerlerde komşumuz Suriye de yüzlerce çocuk nedenini anlayamadıkları bir savaşın kurbanları, onlar ne olduğunu,ne yapıpta kendi türünden olan yetişkinleri kendilerini öldürmek için bu kadar hırs ve kin dolu olduklarını  hiç bir zaman bilemeyecek, o küçücük çocuk gözlerinde dehşetin izi kalacak korkunun ağırlığı kalacak, herkes için güzellik adına her şey mümkünken onlar çocukça bir saflık ve temizlikle hala insan olmanın onuruyla varlar aramızda çünkü onlar hala çocuk çocuğun dünyasında hırsta yoktur kinde savaşı bilmez onlar . Bu günün Suriye de yaşanan vahşetin asıl mağdurları olan Engelli yada Engelsiz hiç fark etmez tüm çocuklara sadece sembolize ettiği anlamıyla değil gerçek anlamıyla BARIŞ getirip içlerindeki o korku ve dehşetin yerine mutlu gülüşler getirmesini temenni ediyorum .