26 Aralık 2013 Perşembe

KARARINDA YAŞAM

İnsan yaşamı boyunca pek çok şeyi benim ebediyen benim sanıyor, yaşam gerçek yüzünü gösterene ve onu anlayana kadar.
Yine de vazgeçemiyor işte insan sanki sonsuza kadar kendine aitmiş gibi düşünüyor hayatındaki önemsediği her ne ise. Oysa yaşam hep orta kararda kalmak gerektiğini mütemadiyen hatırlatır,bazen ayrılık,bazen ölüm,bazen de yıkımlarla.

Yaşanılan zaman içinde olmazsa olmaz deyip derin üzüntülere sürüklendiğimiz her şey öyle bir an oluyor ki bakıyorsun ki aslında hiçliğin ta kendisi.
İnsan içinde kocaman bir deniz taşır,envai çeşit duyguyu barındırır orada bunlardan öyleleri var ki ,kişinin dipsiz yanı sonsuz yalnızlığı.
Eğer değişimleri hazmedemez ve sürekli olarak kendine odaklı bir yaşam kurarsa,sahip olduğunu zannettiği şeylere odaklı yaşarsa asıl gerçeği gözden kaçırır.
İşte o zaman yaşama ve evrenin kendi doğasına onun değişmez tek kuralına karşı gelmiş oluyor ki yazık işte o zaman,çünkü sahibim, benim dediğin her şey birden öylece ve hiç olmamış gibi göçüp gidiyor,bu gerçekle ilk karşılaşmada acıyla irkilerek sürekli olarak kendini seyrettiği o yalan aynasından başka şeylere bakıyor insan gerçeğe,ve o andan itibaren asla hiç bir şeyin mutlak hakimi,sahibi olmadığını anlıyor.
Bu farkına varıştan sonra ya yaşamının bir mucize olduğunu ve her anının tadını çıkartması gerektiğini,zamanın tersine işlemeyeceğinin ve sahip olduğu tek şeyin aldığı nefes olduğu gerçeğini kabul edip öyle yaşayacak,yada bir mucizeyi yaşamın ta kendisini kör,sağır,dilsiz gibi yaşayıp yaşamını böyle sonlandıracak.
Sahip olduğumuz tek şey bedenlerimiz o bile ebedi değil,bu sebeple huzur ve sıhhat içinde geçen her gün başlı başına bir servet.

Yaşamın her anı sürprizlerle dolu insanın seçtiği yollar bilerek yada bilmeyerek her gün ama her gün teste tabi tutar,mukavemetini ölçer işte bu zorlu testlerden sonra ki kazanımları yada kayıpları kişiyi ya bulunduğu anda kendi ile barışık mutlu bir sona götürür,yada mutsuz eder,ne diyebiliriz ki yaşam bu kurallarına göre yaşarsan hüsran yok,kazanç var ödülü ise mutluluk.

AŞKIN GÖZÜ NEDEN KÖRDÜR

Hikaye mistik bir şekilde aşkı anlatıyor,çokta hoşuma gitti paylaşayım dedim.Aşkla kalın ama çılgınlıktan uzak durun.

Dünya yaratılmadan önce iyi ve kötü huylar ne yapacaklarını bilmez vaziyette dolanıyorlarmış. Bir gün toplanmışlar ve her zamankıinden daha fazla canları sıkkın oturuyorlarken; Saflık ortaya bir fikir atmış: "Neden saklambaç oynamıyoruz?"..Demiş

Hepsi bu fikri beğenmişler. Çılgınlık bağırmış."Ben ebe olmak ve saymak istiyorum"...Baska hiç kimse çılgınlığı arayacak kadar çıldırmadığı için Çılgınlık bir ağaca yaslanmış ve saymaya başlamış.1.2.3.4....
O saydıkça iyi huylarla kötü huylar saklanacak yer aramışlar. Şefkat Ay'ın boynuzuna asılmış; İhanet çöp yığınının içine girmiş; Sevgi bulutların arasına kıvrılmış; Yalan bir taşın altına saklanacağını söylemiş ama yalan söylemiş çünkü gölün dibine saklanmış; Tutku dünyanın merkeizne gitmiş; Para Hırsı bir çuvalın içine girerken çuvalı yırtmış.Aşk; kararsız olduğu gibi nereye saklanacağını da bilmiyormuş.(Aşkı saklamak zordur )Ve çılgınlık 100'ü saydığı anda; Aşk sıçrayıp güllerin arasına girmiş ve saklanmış..
Ve Çılgınlık bağırmış.. "Önüm arkam sağım solum sobe saklanmayan ebe!" İlk önce Tembelliği görmüş çünkü saklanacak enerjisi yokmuş.Sonra Şefkati ayın boynuzunda, İhaneti çöplerin arasında, Sevgiyi bulutların arasında Yalanı gölün dibinde ve Tutkuyu dünyanın merkezinde birer birer bulmuş.Sadece biri hariç. Umutsuzluğa kapılan Çılgınlığın kulağına Haset fısıldamış: "Aşkı bulamıyorsun çünkü o güllerin arasında saklanıyor."
Çılgınlık çatal şeklinde bir sopa almış ve güllerin arasına saplamış ta ki yürek burkan bir haykırış onu durdurana kadar. Ve haykırıştan sonra Aşk elleriyle yüzünü kapayarak ortaya çıkmış. Parmaklarıyla kapadığı yüzünden kanlar akıyormuş. Çılgınlık Aşkı bulayım derken heyacandan Aşkın gözlerini kör etmiş.. "Ne yaptım ben?!!" diye bağırmış."Seni kör ettim. nasıl onarabilirim? Aşk cevap vermiş: "Gözlerimi geri veremezsin. Ama benim için bir şey yapmak istersen eğer benim klavuzum olabilirsin"..
İşte o günden beri Aşkın gözü kördür ve Çılgınlık da her zaman onun yanındadır..

12 Aralık 2013 Perşembe

KÖK HÜCRE TEDAVİSİYLE İLGİLİ HABER

http://www.sonarhaber.com/saglik/korluk-tedavisi

Körlük tedavisinde yeni gelişme

İngiltere'de fareler üzerinde yapılan deneylerde kullanılan yeni bir teknik, körlük tedavisinin mümkün olabileceğini gösterdi.

24 Eylül 2013 Salı 12:23
Körlük tedavisinde yeni gelişme
 İngiltere'de fareler üzerinde yapılan deneylerde kullanılan yeni bir teknik, körlük tedavisinin mümkün olabileceğini gösterdi.

University College London ile Moorfields Göz Hastanesi'nden uzmanlar, bu başarının kendilerine ilk kez olmak üzere, insanlarda da körlüğü giderme yolunda umut verdiğini açıkladı.

Nature Biotechnoloy dergisinde yayımlanan araştırma sonuçları, gözde ışığı algılayan bölgenin, kök hücre kullanılarak tedavi edilebildiğini gösteriyor.

FOTORESEPTÖRLERİ YAŞATAN HÜCRELERDE

Retina içindeki ışığa duyarlı alıcı sinir hücrelerine fotoreseptör deniyor. Bu hücreler, ışığı elektrik enerjisine dönüştürerek beyne yolluyor. Ancak kimi zaman Stargardt hastalığı ya da yaşa bağlı hücre bozulması sonucu bu hücreler ölüyor.

Fotoreseptörleri yaşatan destekleyici hücreleri kök hücre kullanarak değiştirme yolunda insanlar üzerinde klinik deneyler zaten yapılıyordu.

Ama Londra'daki araştırma ekibi, deney farelerinde asıl, ışığa duyarlı hücreleri, yani fotoreseptörleri değiştirerek körlüğü giderebildiklerini açıkladı.

Bunun için laboratuvar ortamında retina üretimine olanak veren yeni bir teknik geliştirildi.

Bu teknik sayesinde, fotoreseptör hücreye dönüşmek üzere programlanmış binlerce kök hücre, kör farelerin gözlerine enjekte edildi.

Araştırmaya göre bu kök hücreler, gözün mevcut yapısına uyum sağladıktan sonra işlevlerini yerine getirmeye başlıyor.

Bununla beraber nakledilen 200 bin kök hücreden sadece 1000'inin göze uyum sağladığı belirtiliyor.

Araştırma ekibinin başkanı Prof. Robin Ali, BBC'ye yaptığı açıklamada, elde ettikleri sonuçları heyecan verici bulduklarını, beş yıl içinde insanlar üzerinde klinik deneylere başlanabileceğini ifade etti.

Bilim çevreleri kök hücre araştırmalarında en fazla ilerleme kaydettikleri alanların başında göz hastalıklarını sayıyor.

Bunun bir sebebi, ışığa duyarlı hücrelerin elektrik enerjisini iletirken nispeten basit bir sürecin işliyor olması. Gözde bağışıklık sisteminin zayıf olması da vücudun kök hücreyi reddetmesi olasılığını düşürüyor.

On binlerce kök hücre sayesinde görüş kalitesi artırılabilirken, aynı oranda kök hücre, örneğin karaciğer gibi daha büyük bir organın kendi kendini yenilemesine yetmiyor.
BBC Türkçende-yeni-gelisme-h8145.html


Tek temennim bir gün oğlumun geliştirilen bu tedaviler sayesinde tedavi edilebileceğini gözlerinin sağlığına kavuşabileceğini öğrenmek bu haberi paylaşmak sanırım o günler yakın habercisi umut verici.

3 Aralık 2013 Salı

DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ




Tüm Özel gereksinimli kardeşlerime günümüz kutlu olsun demek istedim ve küçük bir hatırlatma yapmak istedim, bizler engelli olabiliriz ama her sağlıklı birey çok güçlü bir engelli adayıdır
unutmayın ve kendinize iyi bakın