Mucize değil, bilimsel gelişme: Kök hücre tedavileri
İnsan embriyonik kök hücrelerinin önünde etik ve yasal engeller bulunması ve yetişkin kök hücrelerine erişimin zorluğu nedeniyle araştırmacılar, uzun yıllar insan vücut hücrelerini kullanarak pluripotent özellikte, yani birden fazla özelleşmiş hücre tipine dönüşme potansiyeline sahip kök hücre üretmeye çalıştılar.
Çabalar nihayet 2006 yılında sonuç verdi ve Japon bilim adamları farklılaşmasını tamamlamış olan deri hücrelerinden, pluripotent hücre üretmeyi başardılar. Bu ve bunu takip eden çalışmalar sonucu Japon bilimadamı Shinya Yamanaka, kök hücre araştırmalarına büyük katkı sağlayan bir diğer araştırmacı olan John B. Gordon ile birlikte, geçtiğimiz yıl Nobel Tıp Ödülü’ne layık görüldü.
Yeni araştırmalarda deri hücrelerinin yanısıra örneğin idrardan elde edilen hücreler, ameliyatlar sonrası farklı organ ve dokulardan elde edilen hücreler gibi başka vücut hücreleri de pluripotent özellikteki kök hücrelere dönüştürülebildi.
iPSC’lerin bilim alanına en büyük katkısı belki de bazı hastalıkların patolojisini anlamada ve bu hücrelerin ihtiyaç duyulan hücre türüne farklılaştırılması sonucu tedavi amaçlı olarak kullanılması noktasında oldu.
Hastalıkların nasıl gerçekleştiğini anlamak, ancak laboratuvarda hastalıklı dokuları sistematik olarak incelemekle mümkün. Ancak hastalardan hastalıklı dokuyu almak zor olduğundan ve hatta sinir sistemiyle ilgili hastalıklarda mümkün olmadığından kök hücreler bu noktada büyük bir olanak yaratıyor. Örneğin 2008 yılında nörodejeneratif bir hastalık olan Parkinson hastalarından alınan hücrelerden iPSC geliştirildi ve bu hücrelerin tekrar sinir hücresine farklılaştırılması ile hastalığın altında yatan moleküler sebeplere dair daha fazla bilgi edinilmesi sağlandı.
Aynı çalışmada araştırmacılar ürettikleri sinir hücrelerinde genetik değişiklik yaparak bu hücreleri “onarıp” tekrar sağlıklı sinir hücresi olmasını sağladı. Daha sonra bu genetik olarak “onarılmış” sinir hücreleri Parkinson hastalığının fare modellerinde kullanıldığında farelerde anlamlı düzeyde iyileşme gözlemlendi. Aynı teknikle orak hücre anemisi olan hastalardan, amyotrofik lateral skleroz (ALS) hastalarından ve spinal muskular artofi (SMA) hastalarından da başarılı şekilde iPSC üretimi gerçekleştirildi. Bu alandaki çalışmalar ve hastalık modelleme ile ilaç tarama deneylerine dayanan moleküler düzeydeki deneyler yoğun olarak devam etmektedir.
Kök hücre tedavileri
iPSC’lerin tedavi amacıyla kullanıldığı çalışmalara yukarıda değinmeye çalıştık. Şimdi de genel olarak yetişkin ve embriyonik kök hücrelerin tedavi amacıyla kullanım alanlarından kısaca söz edeceğiz.
iPSC’lerin tedavi amacıyla kullanıldığı çalışmalara yukarıda değinmeye çalıştık. Şimdi de genel olarak yetişkin ve embriyonik kök hücrelerin tedavi amacıyla kullanım alanlarından kısaca söz edeceğiz.
Kemik iliği, vücudun en önemli yetişkin kök hücre kaynağıdır. İlikteki kök hücreler kan hücrelerine, mezenkim hücrelerine (kas, kemik, kıkırdak, yağ vb.) ve endotel hücrelerine (damar duvarı hücreleri) farklılaşma yeteneğine sahiptir. Kemik iliğinin hastanın kendisinden izole edilip gerekli muamelelerden geçirildikten sonra ihtiyaç duyulan kök hücrelerin hastaya geri verilmesi en yaygın olarak uygulanan işlemdir. Aynı işlem kişinin doku uyuşmazlığı yaşamayacağı bir başka kişiden alınan kemik iliğiyle de yapılabilir. Bu işleme kemik iliği nakli denir. Özellikle lösemi ve lenfoma gibi kan hücreleriyle ilişkili kanser türlerinin tedavisinde tüm dünyanın en sık başvurduğu tedavi yöntemidir.
Kemik iliği içinde bulunan kök hücre grubunda kas hücrelerine farklılaşabilen türde mezenkimal kök hücreler ile damarlarımızın duvarında bulunan endotel hücrelerine farklılaşabilen endotel kök hücreleri bulunduğundan bu kök hücrelerin kalp ve damar hastalıklarının tedavisinde kullanımı da yaygın olmamakta birlikte mümkündür. Bu yaklaşım özellikle kalp enfarktüsü geçiren hastalarda uygulanmaktadır. Ancak tedavinin başarısı hastanın yaşına, sağlık durumuna ve enfaktüsü geçirme zamanına bağlı olarak değişkenlik gösterir. Bu anlamda tedavi yönteminin optimizasyonu devam etmekle birlikte, dünyada kök hücre tedavisi sunan bir çok sağlık kuruluşu bu hizmeti de sunmaktadır.
Bu örneklerin yanı sıra 2003 yılında Koreli bilim insanları göbek kordonundan elde ettikleri yetişkin (yani embriyonik olmayan) kök hücreleri kullanarak omurilik hasarı görülen hastaları tedavi etmeyi başardı. Aynı şekilde sinir hücrelerinin yenilenmesi ile iyileşme sağlanabilecek Parkinson, ALS ve inme gibi hastalıkların tedavisi için de gerek kemik iliği, gerekse yağ dokudan elde edilen yetişkin kök hücrelerin kullanımı mümkündür.
2004 yılında İngiltere’de yapılan bir çalışmada, düşük sonrası fetüslerden elde edilen retinanın, makular dejenerasyon görülen yani zamanla kör olan hastalara uygulanmasıyla, görme yeteneğinin yüzde yüz oranında olmasa da geri geldiği bulundu. Araştırmacılar görme yeteneğini sağlayan unsurun retinada bulunan kök hücreler olduğunu ve bunların hastalarda görme yeteneği için özelleşmiş hücrelere farklılaştığını buldu. Bu yöntemle İngiltere’de birçok hasta tedavi edildi. Ancak kullanılan kök hücreler, fetüslerden elde edilen embriyonik kök hücreler olduğundan bu konudaki etik ve yasal tartışmalar sürmektedir. Bu yöntemin yerine geçebilecek yetişkin kök hücre kaynağı arayışları ve iPSC kullanımına ilişkin deneyler de devam etmektedir.
Kök hücrelerin tedavi amaçlı kullanıldığı alanlar oto-immün hastalıklardan ortopedik sorunların tedavisine, kalıtsal hastalıklardan nörolojik hastalıkların tedavisine ve hatta kanser tedavisine kadar uzanmaktadır. Yukarıda özetlemeye çalıştığımız gibi bu alanda elde edilmiş önemli başarılar bulunsa da tedavi yöntemlerinin geliştirilmesindeki sürenin uzunluğu, uygulanan tedavilerdeki başarı oranının hangi süreyle devam edeceği ve kök hücre tedavisinin vücut üzerindeki uzun süreli etkileri gibi konular henüz tam olarak aydınlığa kavuşmamıştır. Bu alandaki araştırmalar son hızıyla devam etse de uzmanlar kök hücre tedavisiyle ilgili birçok internet sitesinde şimdiye kadar gerçekleştirilmiş tedavilerden çok daha fazlasının sunulduğunu belirterek, kök hücre tedavilerine dair daha fazla araştırma yapılmasının gerekli olduğunu ve bu amaçla kestirme yollara başvurulamayacağını ısrarla vurguluyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder